Ana içeriğe atla

Sek Sek





Ankara üzerine bir kitap okuyorum...

Yazar veyahut içindeki öyküler değil derdim. Aslına bakacak olursak daha önce içinde adım attığım bir köşenin geçtiği bir kitabı ilk kez okumam beni biraz fazla etkiledi sanırım.

Farkettimde Ankara benim için hep özeldi. Önce doğduğum şehirdi sadece, sonra ayrılığı ilk öğrendiğim şehir oldu. Aidiyetimin adıydı bir zamanlar şimdi ise parçalarımı toplamaya çalıştığım gelecek üzerine anlamsız cümleler kurduğum koca kara bir şehir.

Çok şey var anlatabileceğim ama bir o kadarda çok şey var üzerinden atlamam gereken. Kimin yok ki kırık köşeleri kalbinin. Belki de fazla önemsememeli bazen. Sadece atlamalı üzerinden ve bir sigara yakmalı becerebilinirse...

hey.. ben sigarayı sevmem. Sigaraya dair sevdiğim tek şey onunla paylaşılan nefesin anlamlarını çözme merakı. Bu konuda pek başarılı olduğum da söylenemez tabi.
''Çünkü insanlar halen içlerinin çektikleri siyah dumanla temizlenebileceğine inanıyorlar. '' Eğer bir dilek hakkım olursa bir gün sigara dumanının boyadığı hüzünleri okuyabilmek isteyeceğim dilek perimden.


Bir adam vardı aslında, sigara içen. Gözümde canlandırmayı denedim o birini ama aslında o kadar çoklarki.. Biri Ankara'ydı benim için. Belki haketmediğimden belki de haketmediğinden gitti. ''Aslına bakacak olursak haketmeyi isteyecek kadar Tanrı değiliz hiç birimiz veyahut hakedilmeyi isteyecek kadar.''

İnsanlara önce yalnızlığı öğretmeliyiz kalabalık olabilmek için. Büyük aile olabilmek için önce çekirdek aile olabilmeliydik derdi çok sevdiğim bir kadın.
Kalabalık olabilmek için de yalnız olabilmeli önce. İnsan sevebilmeli kendisini başkasından önce.

Öğrenilmiş çaresizlik hesabı kendimen önce başkasını sevdim herkes gibi. İlkler unutulmaz derler ya herkes hayatının bir kısmında ''kral çıplak'' demek zorunda kaldığından işte. Ve her kral çıplak diyen ölmeye mahkumdur ilk önce.

Sevmek, sevdiğin gidene kadar sakladığın bir gözyaşı der bir kadın. Çok gözyaşı yoktur bilirim ama gözleri vardır bakışlarının içinde. Acı bulaşmasın diye üzerine hemencecik kaçırmak zorunda kalırsın gözlerini ve dersin sevmek gözyaşlarımdan önce...

Üzerinden atlayarak geldim Ankara'ya acılarımın. Ama ayağım takıldı hepsine bir bir. Düştüm.Dizlerim kanadı ve öğrendim yaralarımı Ankara'ya saklamayı.

Kimse bilmez yaz geldiğinde yayılır Ankara'nın aidiyeti. Burdayım der ve burdasın. Gerçekten ...lerle başlayan cümleler kurmaya başladığında gerçek sensin der ve gerçek benim.

Hani sevgiyi kirletmekten korkup sevgisizlikte ölen insanlar vardır ya,cesetlerini ya kitaplar arasında bulursunuz yada evcil hayvanlarının başlarında döktüğü gözyaşlarıyla...
Ne sevebilen suçludur aslında ne gidebilen...

Sadece bize ait parmak izlerimiz olduğuyla başlamalı dünyadaki bütün ilk dersler.

Ve özledimle başlardı belki ilk sözler kırılan oyuncak hesapları yapılmasaydı eğer.


Ankara'da bana ait olan bir anı var. Hiç bir sokağın adı değil adı ama her sokağın köşe başında bekler beni. Belki bir şansım vardır diye söylemek istedim sadece:
Seni Özledim.

Yorumlar