Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bazen Dans Etmemeli İnsan

Genç adam sahip olmak istediği her şeye sahipti ve biliyordu ki bundan sonrası içinde istemesi yeterliydi bir şeyi başarmak yada elde etmek için. Evet o zeki biriydi. Ama belli ki kokusundan hoşlanan bir kadınla tanışmamıştı hiç. İstemişti ve almıştı hep. Bir kadını etkileyebilecek bütün hatlara sahipti ve en önemlisi bunu etkili bir biçimde kullanmayı çok iyi biliyordu. Karşısındaki insanın gözlerinin içine bakarak kendininkileri korumayı beceren ruh burjuvası insanlardandı. Tek vuruş hakkıyla, dikkat dağıtmaya yeten güzel yüzünün de yardımıyla sadece karşısındakilerin sahnelerini aydınlatıyordu ve siz onunla karşılıklı dans ettiğinizi düşünürken o aslında sizi izliyordu. Yeri yurdu sadece yeryüzü olan göçebe bir çingene yeni geldiği bu kasabada kendince sınıflandırdığı erkeklerin en tehlikeli türüyle karşılaştığına içinden geçirdiği bu sözlerle karar vermişti. Ama eğlendirmekti onun karnını doyuran ve tehlikeli olarak sınıflandırsa da etiketleyebildiği için kozların şimdilik elinde o

Gülerken gözler kör olur

Saatlerce kahkalarla birbirlerine güldüler. Yaptıkları bütün saçma olan şeyler için, saçma olmayan şeyler için bir ömür gülmedikleri kadar güldüler. ...Oysa başlangıcı derin bir sessizlikle yapmışlardı. En azından dışarıdan onları izleyen biri için böyle görülürdü muhtemelen. En zoru her zaman şudur: iki tarafında birbirini aynı suçla suçlayarak idam etmesi. Bu töreni sessizlik planlar,uygular,veda sözleriyle sonlandırır ve iki tarafta kendisinin cinayetidir aslında. En kötüsü de neyle suçlandığını bilmeden ölmek ve öldürmek olsa gerek. Kelimelere bu yüzden kıymet verir Martha. Konuşmayı sever ve ancak kahkaha atarken görebilirsiniz onu, hatta bu kadar neşeli görünmesine rağmen her zaman rahatsız edici gelmiştir çoğu insana. İnsanlar cadı kahkahasından neden korkar düşündünmüşmüydünüz daha önce? Çünkü bunu bir öteki olma hali olarak görürler, okeye dördüncü olmak istememe gibi düşünün,oyun dışındaki her hareketiniz oyuncuları rahatsız eder heleki daha eğlenceli bir uğraş edin

Önyargılı Sebzeler Bütünü Kabusu

Aman Tanrım ... Aman Tanrım ... Aman Tanrım ... Evet bunu daha milyonlarca kere tekrar edebilecek sinir katsayısına ve enerjiye sahibim. Neyiz biz Allah aşkına. Önyargılı sebzeler bütünü mü, Yoksa bir eliyle ensemizden tutup bir eliyle gözlerimizi ya da duyu organlarımızın herhangi birini kapatan birileri mi var !!! Neden zor bu kadar şu 'anlamak' kelimesi. Kendini anlayamıyorsun, karşındakini anlayamıyorsun, dünyayı anlayamıyorsun, neden yaşadığını anlayamıyorsun, hatta Tanrı'yı bile anlayamıyorsun. Hayır bir günahkar olmak için söylemiyorum bunu Tanrım ama sanırım bazılarımızı yaratırken içimize ya şeytan kaçırdın ya da bir domuz. Çünkü hergün ya lanet okuyoruz ya da burnumuzu çeke çeke sadece kendimizi tatmin eden sesler çıkarabiliyoruz. Evet farkındayım bu da bir 'önyargı' . 'Belki de sadece ben bir domuzum. ' Tak tak tak ... Kimse var mı ??? Kapıyı açsanız iyi olur bayım yoksa cidden kıracağım. Çünkü bugüne bugün kendine hem domu

Sadece Bir Zaman

Kadın köşe başında istediği yere ulaşmak için bir vesait bekliyordu. Çok parası yoktu aslında ama gidecek yolu çoktu ve hiç parası kalmayacak olsada mutlaka gitmeliydi. Adam arabasıyla hızla yol almaktaydı. Radyoda o kadar çabalamıştı ki istediği gibi bir parça bulabilmeyi en sonunda sinirlenip kapatmıştı. Yağmur başladı sonra ve adam teşekkür etti Tanrıya. Dünyanın en yalnız yolunda, en sessiz senfoni orkestrasının eşliğinde seyehat etmek ona kıyak geçecek kadar düşünen birinin hala onu izlediğini gösteriyordu. Buna sevinmedi ama teşekkür etti. Kadın ıslanan ayaklarına baktı evet üşümeye başlamıştı. Ama gidilecek yolu vardı hayalkırıklığına kapılmamalıydı. Bu yoldan bir Allah'ın kulunun geçmemiş olmasına küfretti. Sonra onu duyan birilerinin olabileceği korkusuyla etrafına baktı önce güldü. sonra ağladı. Kimse ama hiç kimse yoktu. Yağmur hızlandı. Adam beş on dakika önce ayrıldığı kadını düşündü. Bir daha görüşmeyeceklerdi. Bunu söylediğinde kadın ne kadarda şaşırmı

Dünya Bankta Yazı Yazmayı Deneyen Biri İçin Fazla Garip !

Ses deneme bir, iki, 3. Eğer sesimi duyuyorsan intihar et ki içim rahat etsin! Bu yazı, yalnızlığı duygu sömürüsü aracı olarak kullanan bir kızın hastane bahçesindeki saçmalamalarından ibarettir ve haliyle yalnızlığıma ithaf edilmiştir. Ha birde yan banka oturup önce göz ucuyla bir kere bakan sonra bu deli ne yazıyor edasıyla ara ara bakmaya devam etiği için hakında kafamda binbir senaryo yazdığım ve yazıma meze olduğundan habersiz olan' Bilnmez Amca' ya da ithaf edilebilir. Sesim cızırtılı geliyor sanırım, ses deneme bir, iki, 3. Yazıyla değil rakamla 3. Neden ? Çünkü ben 3 kişilik bir cinayetim. Ben, sen, o. Öldük ve toprağa gömülürken bütün yakınlarının karanlığa gömülüşünü izlemesinden nefret eden ceset misali karşı banktaki aile tablosundan nefret ettim şimdi. ' Evet dünya ben bir megalomanım' Çünkü sevilmek istiyorum. 'Öldüm ama amacım öldürmek değil.' Umarım doktor ilaç vermek yerine boynumu keser. Ses deneme bir, iki ,3. Dün yol

Hafif Meşrep 2

Bugün bir sırrımı el ense etmeye karar verdim. 'Uzun zamandır birini bekliyorum.' Mutluyum mutlusun mutlu. Başım göğe erdi evet , çenem düşük ya zaten. ha ha ha... Düşündüm. Fikriye'yle sessizce gitmeye karar verdim, Latife'yle de kalıp deli gibi savaşmaya... Sonra uzaktan bakıştık ikisiyle de. 'Tanrım ne kadar da yalnızlar' Pamuk prenses ve uyuyan güzel sizi sevmiyorum ! Peki başka yolu var mıydı ki. Sevip susmak yada sevip savaşmak işte bütün mesele bu dermiş Shakespeare mezarından çıksa, çünkü ben öyle istedim. Aşk romanını okudum sonra Şems'i dinledim. Mevlana fısıldadı kulağıma: Sen ermiş değilsin. Ama aklım eriyormuş büyüdükçe yetmez mi ? Ruhu battaneyiye saramazsın dedi bir kız. Şaşırdım. -Madam kızlar bu kadar zeki olmazlar! Kilo alıyorum , hayatı sadece izliyorum ve berbat yemekler yapıyorum, et yememektenmiş unutkanlığım ve aynı şeyi kırk kere soruyorum, cevaplarını bir kere de anlayabileceğim birini arıyorum ama çok soru

Ten Üzeri Sigara Kokusu Ismarlamaca ~

Özlemenin adı sigara dumanı bugün Hani üzerine sinenlerden Adını bile söyleyemediğim bir markası vardı hani Bir ekmek bir sigara derdin Ama melankoli özeti bir yaşamdı seninkisi Önce ekmeği yer sonra sigaranı içerdin Ten üzeri sigara kokusu ısmarladım sonra Duvarları dumandan şehirlere kaçtım Odalar tuttum kendime dumanlı katlardan Duman ettim kendimi Ruhi Bey’den kalan yalnızlıktan Yinede kimse senin gibi görünmedi gözüme Oysa ben sanmıştım ki sigaradaydı tüm mesele Parmaklarınla tutuşundu sevdiğim Sonra içine çekişin, Ve bıraktığın duman, hür, özgürce, Ama hep yanındaydı sigara ya Söylemediklerini anlattığın bir dildi . Ve bil ki içme demem Erken ölmeni istemediğimden değildi Sen kendini öldüreli uzun zaman olmuş zaten Teninde kayıp gitse ellerimden bundan daha fazla acı çekmem İçme demem, ellerini özlemem Küçükken saçlarımı tutan ellerin dediğim Hani hep buradayım nidaları saçan Aslında kendine bile yararı olamayan ellerin Kendi küçükken benimkileri taşımaya kalkan hani Önce deneyen

Beşinci Duvar Martısı Kadar Olamamak

Martılar ne güzel uçarlar... Bir martıyla başlar kafa kaldırışlar hayattan sonra gökyüzü görünür.. İster istemez huzur kaplar içini insanın ve hayat görünür sonra... Bir çocuk sesi gelir bazen.. halbuki ağlamaya gelmiştim denilip gülümsemeyi hatırlamaya şaşılır... Hayat garip şey cümleleri sıralanırken birde gerçekten ekleniverir cümlenin başına Ve farkedilir hergün ne kadar çok şey söylenilip aslında ne kadar azının anlamının bilindiğinin... Sonra üzülünür... Anne babasının etrafında fır dönen haylazın ait olduğu kareye özenilir.. ama benden baba olmaz denilir vazgeçilir. yan banktaki sevgilisinin omzunda yatan kızın saçları kıskanılır adam kıskanılır.. aşk özlenir. yalnızlığa sövülür... Tam kadere karşı aklayacakken kendini bir tinerci çocuk görünür... Şükredilir halivakte ve susulur.. Yağmurda yürümenin sevildiği günler hatırlanır şimdilerde canını yakan damlalarda ne kadar acının anahtarı gizlendiği hissine kapılınır ve adımlar hızlanır eve varılır. Halbuki b

Ankara Caddesi *Konya..

yaşam ve ölüm nasıl içiçeyse öyledir ankara caddesininde sokakları alay edercesine.... boylu boyunca böler şehri sanki dünyayı bölermiş gibi yada haddimizi bildirmek ister gibi bir yanı ölüm bir yanı yaşam.... hergün aynı caddeden kaç kere geçtiğimi hatırlamıyorum bile ama ne zaman adımımı atsam ankara caddesi daha başkadır hep... önce selamlar seni yolu düşenlerin mutlaka bir iki sara nöbetine denk geldiği ama gerçekten hasta olup olmadığını kimsenin bilmediği hatta bilmekte istemediği biz çok akıllıların deli diye adlandırdığımız dilenci mustafa.... aman buna hiç birşey olmaz diyerek uzaklaşan yolun kesintisiz müdavimleri bir yana acaba yardım etsemiydim diye annelerinin sıkı tembihlerinden sebeple hızla uzaklaşan küçük kızlar vardır yolunun başında.. bir yanda insanlık ve korkular bir yanda ise dilenci mustafa... çoğu kişi vicdanın korkusuna karşısına geçer caddenin hani mezarlık önündeki çına

Şairler Ölmeli

artık susmalı şairler tıpkı mezar taşları gibi Yada sığdırmamalılar bir kelimeye ölümü,aşkı,ihaneti kuş kanadı,kelebek ömrü derken yazdıkları şiirleri atmalılar boğazdan ki istanbul bile görmeli Görmeli ki sevmeli artık köprüaltı tinercilerini sözde kaderdaş sigarası diye çektikleri tiner yerine pahalı tütünleri öldürmeli sinsice yalnızlık türküsü çalıpta aşka aşık şairleri Yazmışlar peki ya bilirlermi halimi Ne çok acı çektim ve nasıl kayıp gitti hayatımın ipleri iki üç boyalı kelime ve finalde yapılan gövde gösterisi ne siler gözyaşlarımı ne de getirir kaçıp giden benleri yada hissettirmez her şey aslında bu kadar basitmiş gibi Aşk değil acı yazdırır derken unutmuşlar mı aşktan ölen ferhatla şirini ya da hangisi ölmüş ithaf tarafı ölmeden önce şiirinin şık kelimeler giydirirken üstüne o edepsiz dizelerin bir şeylerin değişmeyeceğini bilmemiş mi sözde usta kalemleri iki satır daha eklesin diye tecrübe ettikleri tenleri dizelerde sallandırıp üstüne ne hadsizliktir aş