Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kendinize yardım edin.

Son yıllarda o kadar çok kötü olaya maruz kaldık ki farkında olmadan ruh sağlığımız bozulabiliyor. O nedenle ister farkında olalım ister farkında olmayalım travma sonrası stres bozukluğu etkilerine olayı yaşasak da yaşamasak da maruz kalabiliyoruz. Bunun en basit örneği yaşanan olaylardan sonra sık karşılaşılan uykusuzluk, gerginlik, aşırı sinirlenme, aşırı tepkiler verme ya da aşırı duygusal davranma... özetle ben böyle biri değilim diyerek yaptığınız her davranış yaşadığınız bastırılmış stresle ilgili. Tez konum kitapla terapi olduğu için bilişsel terapiye ister istemez kafa yormak zorunda kaldım o nedenle kendimde uyguladığım ve size de faydalı olacağını düşündüğüm bir kaç teknikten bahsetmek istiyorum. Çünkü zor zamanlardayız ve ruh sağlığımızı her şartta en az zararla korumak zorundayız. Özellikle sanat ile ilgili işlerle uğraşan herkesin "empati" algısı normal insanlara göre biraz daha yüksek olduğundan bu stres düzeyini maximum derecede yaşıyorlar. Müzisyen ve yazar a

Çıtlık Ağacı

Çıtlık ağacı bu ama Menengiç Ağacı iken bir yandan da Çitlembik Ağacı da aslında. Kendisine sorsak umrunda bile değil tüm bu isimler, tüm bu yargılar, tüm bu korkular. Hala kökleri en derinde, dalları en yüksekte ve ellerim gövdesinde. Daha ömrümde insandan korkan ağaç görmedim canlarına kıyılacak olduğunu bilseler bile. Çünkü ağa cın meşrebinde nefes vermek yatar insana, meyve olup ağzını, ateş olup kalbini ısıtmak yatar hatta kimi zaman belki de. Gölge de olur o, güneşten hatta insandan kaçan bunalmışlara; kal da demez gitte demez ayağına gelene... Gelene gelme diyen ağaç hiç görmedim ömrümde, sevdiğinde sevildim diye korkanını da görmedim üstelik. Ağacın meşrebini bilip gelenin ne haddine sen de şöyle ol da benimle gel demeler hem. En iyi onlar bilmez mi gölgesine sığındıkları ağacın doğasını, yaradılışını, savaşlarını: daha iyi tutunmak için toprağa, daha sıkı sarılmak için gökyüzüne. Ve olurda birgün yıkılacak olursa bu ağaç bunca hengamede, ilk önce onlar koşmaz mı k

Olsun.

Bütünle değil, eksik parçalarla ilgili her şey belki.  Olsun.  Belki biz evrenin büyümesiyle bu kadar ilgiliyken birden bir kara deliğin içinde kayboluveririz ya da başka bir evrende minik bir üzüm tanesi oluruz.  Ne farkeder ?  Olsun.  Her şey dilediğin gibi olsun, her şey dilediğimiz gibi...  Ama yine de kötülük var olmasın diyoruz ya, olsun.  Tüm geceler bizim de bazı sabahlar gecelerden daha güzel olabiliyorken neden hepsini sevmeyelim ?  İçten bir sevgi, sıcak bir gülümseme ve katıksız samimiyet dışında sana verebileceğim hiçbir şeyim yok.  Bununla gurur duymamam da gerek belki.  Olsun.  "Amacım kahramanlar yaratıp onları yok etmek değil, kahramanlar yaratıp onları ölümsüz kılmak. "  Başarılı olamadığımda da üzülmemeyi öğrendim üstelik.  Hikayeye baştan bakınca büyüyor, sondan bakınca ölüyorum.  Olsun, önemsemiyorum.  Karmaşık olanın kusursuz taklidi yerine basit olanın kusursuzluğu ne lezzetli, hep bunu arıyorum.  Ve yollarımız kes

"The angel seeks the light, the beast seeks the dark."

Uzun zamandır seni buralarda görmemiştim Martha, otursana. -Aslında bir görevi tamamlamak için burdayım ve muhtemelen eskiden hatırladığın kişi değilim ama oturacağım. Farkındayım, aslında herkes değişiminden bahsediyor ve görüyorum ki kendin bile oldukça şaşkınsın bu duruma. Ama olanların aksine daha sakin, daha huzurlu ve ilginç bir şekilde daha farklı gördüm seni. Hatta garip olacak belki ama haline mutlu bile diyebilirim. - Olanları bilmene ve gözlemlemene sevindim çünkü artık yaşanılan şeyleri anlatmaktan eskiden olduğu kadar zevk almıyorum, yani tüm hikayeyi baştan anlatamazdım. Anlatsam da saçma olurdu. Biten ve geçen şeyler üzerine harcanan vakti hep ziyan olarak görmüşümdür her ne kadar böyle yaşayamasam da değiştirebildiğim şeyler oldu. Eskiden geçmiş anıların güzelliklerini tekrar tekrar hayal ederek yaşamayı severken şimdilerde yeni anılar yaratıp içlerinde mutluluk sarhoşu olmakla ilgileniyorum ve daha gerçek, daha iyi hissettiriyorlar. Ama hepsinin yanında önemli

Hala biraz çocuk gibiyim.

Üzgünüm, ben çağırdığın yere gelemem. Çünkü derdim senin ayağını kaydırıp yükselmek değil ki, kendimi inşaa etmek. Kendi eksikliklerini beni kötüleyerek gidermeye çalışmaların varsa hele bu beni savaşçı seni de zalim yapar bil, zararın bana değil kendine. İstediğin kavgaya da giremem affet, seni yere serip kazanmak değil meselem, kendimin hakkından gelmek. Başarıyı senden daha iyi olmak görmüyor um ki senin peşinden geleyim, benim yarışım kendimle. Deniz severim ben, güneş, çiçek, çocuk; elbette vardır senden de öğreneceğim ama bir çocuktan daha bilge değilsin ki önünde eğileyim ? Yaptığının aynısını yaparak ilerlediğim yolun sonu bana çıkmaz sana çıkar, neyleyim senin zaferini. Bana kendi zaferlerim gerek, kendi bayramlarım, kendi sevdiklerim. Taklit ediyorsan sen de beni etme, mutlu olmayacaksın benim zaferimle. Zulmün farklı olmamdan, ne isem o olmamdan, tozlu maskelerini reddetmemden ise kusuruma bakma gelemem çağırdığın yere. Hayatım bir tane, zamanım kıymetli.