Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kar yağar bazen.

Aslında yalnızlıktan başka hesaplanacak bir şey yok, dönsen baksan o da yok. Ama kar var bolca, Ankara var sonra, elleri üşüyen adamlar var görünce düşündüğümüz ki evde kaç bekleyenleri var bilmem. Köşe başında bir dilenci var isteyecek bir şeyi olduğundan, tam geçerken yanından, biri çarpar koluma, özür dilemez yokluğumdan. Yağmura aldırmayan kar görmedim hiç ömrümde bugün olduğu kadar sonra. Islanmış bir yere tutunmayı anlamadım hiç, eriyeceğini bile bile tutunmayı hele... Sonra gördüm. Bembeyaz kristallerin şeffaf sularda erimeden renk verdiğini. Yokolacak elbet ama beyaz ölmek yerine yağmurda ölmeyi seçiyorlar işte. Kendi gibi değil, hayır ilk olduğu gibi değil Tanrı'nın ona verdiği gibi değil Aslında Tanrı'nın ona ne söylediğini hiç bilmiyoruz ama bilir gibi yaparız hep Temiz kal der ve sonra bana gel. Peki yağmur olabildin mi derse ne olacak, Tutupta hiç sevdin mi diye sorarsa birde ? Üstelik boşlukları seviyoruz ama havada durmayı da bilmiyoruz düşmeyelim derken savruluy

Hey... bizim acelemiz var.

Bizim hep acelemiz var hemde rüzgara yetişmek için. İnsan neden mi kovalar rüzgarı. Çünkü biz büyüyünce uçurtma olacağız. Uçurtma olacağız dediysek sebebi var tabi. Rüzgarın bizi yukarıda tutmasına ihtiyacımız var, çünkü yürümeyi bilmiyoruz. O kadar çok düşüp kalktık ki bizi kaldırmaya çalışan ellerin de kirli olacağına inandığımızdan uçmak istiyoruz sadece. Kimsenin kiri bulaşmadan üstümüze, kimseye bulaştırmadan kirimizi hemde. Buna nasıl mı karar verdik ? Defalarca düştükten sonra alışmanın verdiği umursamazlıkla kalkar ya insan, sondur o hani, bilirsiniz artık alışkanlık olacaktır bundan sonrası ve kaparsınız gözlerinizi, sonra rüzgar dokunur ya teninize: -burdasın der, - buradayım. Önce birlikte acı çekmeyi öğrenirsiniz. Soğuğuyla ısınırsınız aslında, saçlarınızı havalandırır ve içinize dolar. Dersiniz ki buna alışmam gerek ve o der çoktan alıştın. Sonra ona bağlanırsınız. Saçlarınızın uçuşmadığı günler geri kalan her şey boştur. Bir rüzgar bulmak için kendinize olmadık fırtınalar

Beyaz Eşek'li Kral

Masallara inanırım. Her türlüsüne her şeyiyle hem de. Evet kabul ediyorum beyaz atlı prensim olmadı hiç ama beyaz eşekli bir kralım vardı benim. Bunun anlamı o kadar büyük ki benim için, aidiyet dediğinde biri aklıma sadece Afacan Emmi'nin sabah kahvaltısına yetiştirdiği sıcak çarşı* ekmekleri geliyor. ... Hangi zaman diliminde olursak olalım ait olmak istiyoruz bir şeylere, bir yerlere, birilerine... Bu yüzden evlenir insanlar, bu yüzden ben Türk'üm, Kürt'üm derler ya da bu yüzden Ermenek'liyim/Ankara'lıyım/Konya'lıyım vs... Yalnızlığın bile aidiyeti vardır kendine özgü ya şarkılara sığınırsın ya kağıt kaleme; bazen yastığına, bazen ise kedine köpeğine... Küçük yaşta yolunu kaybetmiş bir kızın sığınabileceği en güvenli liman dedesidir. En azından benim için böyleydi. Çok eksiğim vardı o zamanlar, oyuncaklarımı kaybetmiştim ve masallar bana ihanet edip sıkı sıkı tuttuğum iki eli alıp götürmüştü benden. Ne tarafa yürüsem sığınmak için, diğer el b

Deniz Etkisi / Çarpışan Arabalar

Edgar Amca'yla başlıyoruz : ''Olduğun herşeyken şimdi, olmadığın şey olma. '' Değişmeyecek olguya adanmış bir yazı var karşınızda! Niye böyleyiz nedir yani birbirimizi sevmemiz için illaki kuralları mı kullanmalı... (ayr.bkz. İmla kuralları sizi de sevmiyorum.) Çok yaklaşırsan kaçarım. Çok konuşursan kaçarım. Çok kendin olursan hiç durumam. Beni kandır seni seveyim. Tanrım delirmiş olmalıyız. Aslında çoğu zaman korkuyoruz belki ... Düşünsenize biri hayatınıza pat diye girdi diyor ki hey adamım sevdim seni şimdi beni dinle, -sana güveniyorum. Aslına bakacak olursak dillendirince bende ürktüm biraz peki şöyle diyelim; düşünce temelli olmasın her şey sonuçta odun değiliz. Hiç mi hissetme yeteneğimiz yok. Biri varken hayatınızda/karşınızda/yanınızda/odanızda (her neyse işte) onu matematik denklemi gibi görmüyorsunuz değil mi ? Peki dünyanın en mükemmel şeyi olduğu için mi duruyor durduğu yerde, düşünün arkadaşınız abi yapma nasıl bir mide var sende derken siz karşınızda

Sek Sek

Ankara üzerine bir kitap okuyorum... Yazar veyahut içindeki öyküler değil derdim. Aslına bakacak olursak daha önce içinde adım attığım bir köşenin geçtiği bir kitabı ilk kez okumam beni biraz fazla etkiledi sanırım. Farkettimde Ankara benim için hep özeldi. Önce doğduğum şehirdi sadece, sonra ayrılığı ilk öğrendiğim şehir oldu. Aidiyetimin adıydı bir zamanlar şimdi ise parçalarımı toplamaya çalıştığım gelecek üzerine anlamsız cümleler kurduğum koca kara bir şehir. Çok şey var anlatabileceğim ama bir o kadarda çok şey var üzerinden atlamam gereken. Kimin yok ki kırık köşeleri kalbinin. Belki de fazla önemsememeli bazen. Sadece atlamalı üzerinden ve bir sigara yakmalı becerebilinirse... hey.. ben sigarayı sevmem. Sigaraya dair sevdiğim tek şey onunla paylaşılan nefesin anlamlarını çözme merakı. Bu konuda pek başarılı olduğum da söylenemez tabi. ''Çünkü insanlar halen içlerinin çektikleri siyah dumanla temizlenebileceğine inanıyorlar. '' Eğer bir dilek hakkım olursa bir g