Ana içeriğe atla

W.E. Believe In Love.

                                  




Hayatınızda tek bir günün, tek bir saatin hatta tek bir anın her şeyi nasıl değiştireceğini hiç bilemezsiniz.

Tıpkı tek bir bakışın, tek bir dokunuşun ve tek bir insanın sizi nasıl değiştireceğini bilemediğiniz gibi…  


İyi kariyerinizin olmasının, çok paranızın olmasının, yakışıklı ya da güzel olmanızın, çok zeki olmanızın 
bunlarının hiçbirinin konu aşka geldiğinde bir işlevi yok. 




Çünkü "insan kendini insanda tanır" ve her yeni insan nasıl her yeni bir ben ise
her yeni aşk da bir yeni devrim içimizde. 
Bu devrimin sınırları, kuralları, tahmin edilebilirliği yok üstelik.
Var etmek üzerine ise hiç değil.
Bu devrim yok olmak için içinizde, yok etmek için içinizi.
Sevmediğiniz her şey belki kimi zaman, olmadığınız biri hatta,
eleştirdiğiniz,nefret ettiğiniz her şeye dönüştürürken sizi ; 
bunları size siz istemeden ama gönüllü yaptıracak kadar da kudretli.
Mezarınızı kazıp sessizce kendini kendinizi gömerek akranızdan tutulacak yası bile aşkınıza hakaret saydıracak kadar da cüretli.

Aşk bir devrim.
Aşk bir cürret.
Aşk, delilik.


Yaptığınız hiçbir plan, varmayı istediğiniz hiçbir nokta, çizdiğiniz hiçbir yola dahil değil.
Bunlar onun umrunda bile değil.
Aşkın kendi iklimi, kendi toprağı, kendi gökyüzü var.
Kendi yağmuru var, kendi güneşi, kendi havası…
Yer çekimi var, hem ayakta durmanız hem de yerlerde sürünmeniz için.
Kendi omuzları var belki hiçbir zaman yaslanmadığınız ama hep özlemini çektiğiniz.
Kendi dizleri var kıvrılıp uyumadığınız belki hiç ama başınızı bir an olsun uzağında düşünemediğiniz.
Elleri var yanağınızda gezinen hep, sonra saçlarınızda kendi krallığını kuran.
Dudakları var ruhunuzun tüm yaralarını iyileştirmeye hevesli ama kendi yara izini bırakmadan da gitmeyecek.
Gözleri var içinizi gördüğünüz içinde ve dünyanın tüm orduları olsa emrinizde yine de aciz hissettirecek kendinizi.
Sonra boynu var dünyanın en güzel kokularını biriktirmiş ve dünyadaki hiçbir maddenin vermeyeceği sarhoşluğu verecek kadar da kudretli.
Kendisi var tam da sol göğsünün üzerinde nefes alışınızın ritmini ondan bağımsız düşünemediğiniz.

Aşk var.
Aşk var.
Aşk var.

Bu devrimin önüne geçebilecek hiçbir ordu, hiçbir kuvvet, hiçbir cürret yok belki.
Sadece bir şey dışında.
Aşkın cürreti bile bir başkasının haklarını gasp edecek kadar aşağılık değil.
Çünkü bir yürek iki aşka ev sahipliği yapmaz.
Bir kalp, bir aşk içindir ancak.
Ama bedenlerimiz; içerisinde binlerce ruh, binlerce vücut barındırabilir.
Ama bir kalp yalnız bir kalbi taşır içinde.
Eğer kalbiyle bedeni arasındaki savaşta kalbini seçemiyorsa kimse,
ne devrimden bahsedecek, ne cesaretten, ne de özgürlükten işte.

...


En kötüsü o sızı, hiç gitmeyecek. 
Tam solunda, hep orda hep adımla kalacak.
En büyük kahkahaları atarken sen herkes seni en mutlu sanacak da,
gözlerinin yere değdiği o an, hep o sızıda olacak adım. 
Sevdiğin kadınlarda, sevmediğin kadınlarda, özgürlükten bahsederken, ülkenden , istediklerinden, hayallerinden bahsederken hatta annene sarıldığında bile bir parça ordayım sayacak ruhun. 
Kendi kendini yok edeceksin.
Daha çirkin, 
daha huysuz,
daha kibirli olacaksın. 

İyi şeylerde yapacaksın belki, hatta bu dönemin Gandhi'si diyecekler sana.
O zaman bile inanmayacaksın kendine. 
O zaman bile güvenmeyeceksin. 
Çünkü en büyük sahtekarlığı kendi kalbine yaptın bir kere.
Kendi kalbini yalancı çıkardın sırf aklına hizmet etmedi diye. 
Yürüyeceksin, koşacaksın, tırmanacaksın ama ulaştığın yer Everest'i bile geçse 
diyemeyeceksin başardım diye. 
Çünkü kendi kendini yendin hileyle.

An'a sözüm geçtiyse ömrüme de geçer sandın.
Kalbimi yendiysem sustururum da elbet sandın. 
Aynaya baktığımda ne akıllı adamım diye kendinle övünürken gözündeki karanlıklar zamanla geçecek sandın. 
Oysa dünyanın en büyük yalnızlığını kendi içine aldın. 


En kötüsü ise yenilgilerinde olacak, düştüğünde... 
Yalnız bile olmasan hiç kimsenin omzu, hiç kimsenin dokunuşu, hiç kimsenin kokusu seni dünyanın yaşamaya değer olduğuna ikna edemeyecek.  
Cevabın olduğu yeri bileceksin de kalbin bile haline acıyıp kendini susturmaya çalışacak, sonra kibirli aklın kalbine kızacak bu kez neden beni yenmedin diye. 


Toprağa varacak elin.
Toprağa dokunacak. 
Her bir parçasında milyon yıllık ruhların gizli olduğu toprak bile elinde can bulamayacağından akıp gidecek parmaklarının arasından.

Adım geçecek. 
Yok ettiğin bir yanım olduğundan ya da kalbinle aynı kaderi paylaştığından değil ama. 
Çünkü kelimeler ne söylerse söylesin dünyadaki her kalp severek susan birini tanır, 
severek giden birine hayran kalır. 
Üstelik kalp her türlü iyiliği görmeye yetenekli sadece akıl kadar kibirli değil üstünü örtmede. 
Ve aşk kalpten kalbe bir yol ise ve ulaştığım yer kalbin ise
bubanayeter. 

gitmek bile hoş.
ölmüş olmak bile…

bilirim zor,
bilirim son,
bilirim kör ama 
isterim mutlu ol. 






İçinde kölelik bulunduran ama haksızlığa karşı çıkan tek devrimdir,
aşk.






Yorumlar