Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sanal Kimlikler Anonim Şirketi

Büyümüş sayılmak için ne yapmalı sorusunu kendisine hiç sormamıştı. Çocukken bile “büyükler” her zaman sıkıcı gelmişti ona. Gerçi Martha’yı tanıyan biri şu cümleyi okusa her zaman yaşıtlarından çok büyüklerle vakit geçirdiği için muhtemelen neden böyle bir şey söylediğine anlam veremezdi. Hakları vardı. Martha hayatı boyunca yaşıtlarından çok büyüklerle vakit geçirmişti. Bunlar yanında huzur evleri, yardım dernekleri en çok ziyaret ettiği yerlerdi. Çünkü yaşadığı dünyada bir gariplik vardı ve bu garipliğe ait olmamak için mevcut durumdaki herkesten farklı bir şeyler araması gerektiğini biliyordu. Büyüklerle vakit geçiriyordu ve onların yaşına geldiğinde aynı şeyleri hissetmemek istiyordu. Evet, onları yargılıyordu ama o zamanlar henüz “seçenek dayatması”nı yaşamamıştı.  Seçenek dayatması iki yol demekti.  Farklı olmak istiyorsan yalnızsın, azınlıksın ve sevildiğinden asla emin olamayacaksın.  Aynı olmak istiyorsan kalabalıksın, kalabalıksın, kalabalıksın ve sevildiğin

Müge - Niye yanıyor ağaçlar ?

esprit de l'escalier

Birini kandırmandan daha zavallı olan şey, kandırdığını sanmandır.  K arşındaki açığa vurmuyorsa,  bu denli alçalabilmene utandığındandır.  Koca gemileri var sanarken insandan denizlerin üzerinde yüzen minicik sandalları gördüm. Gemileri olmasının önemli olmadığı dünyalar olduğunu anlatmak istedim ama sesimi çıkarmadım. Kürekleriyle kaç insan üzerinden yol aldı bilmedim, bilmekte istemedim. Çünkü kral çıplak desem ama o kral demesinden korktum.  Sandalım olsa onu gemi gibi göstermek istemeyeceğimi düşündüm ve oradan uzaklaştım.  Çocukken olsa bilyemi çaldığı için dövdüğüm çocuklar varken, güvenimi çalan kendini koca sanan adamlara sadece gülümsedim ve onlar için üzüldüm.  . .. "Düşündüğünüzü sandığınız şey, salgı bezleriniz, duygularınız ve midenizde bulunan şeyler tarafından yaratılmış bir hayalden ibarettir." diye okudum bir yerde ve düşündüm dostlukların yediğimiz marullarla alakasını. Eskiden olsa haklılığımı kanıtlamak için günlerce susmayışlarım v

Corelli ile Fertility : Gel bana çukulata sevgilim.

Koca ağaçlar, uzun yollar gördüğümde ne kadar küçük olduğumu düşündüm. Ama esas dini mabetlerin devasa boyutlarının kendimi küçük görmem için olduğunu başkasından öğrendim. Tek soru kaldı geriye, peki ya gökdelen gördüğümüzde ? Neyse... Tam öğrendim derken yazmak istiyorum ve gururlanıyorum da hafiften. Sonra başı ve sonu neresiydi kaybediyorum. "Yeterli olmak" için gereken bu değil, biliyorum. Oyun oynamayı seviyorum. Şekerleri, gülleri ve çikolatayı sevdiğim gibi tıpkı. Ama sevgiyi ne ölçer bilmiyorum. Aslına bakacak olursak onu ölçmekte istemiyorum. Tek istediğim; kahramanlar yaratıp yok etmek değil, kahramanlar yaratıp onları gerçek kılmak. Hiçbir şey aklımızdaki kadar kusursuz olmayacak biliyorum. Ama tanrılarla şarabını paylaşan biri için tanrıcılık oynamak zor olmasa gerek. Ve ben... Kahretsin ki, kanmak konusunda tam bir ustayım sevgili bayım. Usta olduğum bir diğer konu da kalp kırmak "olabilir" lakin bunu bilerek yapmam ki sanı

Martha'nın Yalnız Adamları

Yağmurlu bir gün. Dışarıyı görebilecek bir açıya sahip ama aynı zamanda mekanın genel görüntüsüne de hakim bir yerdeydi Martha. Muhtemelen saatlerdir yalnız oturduğu için, yan masada arkadaşlarıyla oturan gencin çapkın bakışlarına maruz kalmasına aldırmamaya çalışırken bir yandan da pek genç olan garsonun göğüs dekoltesine ilgisine canı sıkılmıştı. Pencere kenarına yeni gelen hemcinsi akranlarının da kendiyle birlikte görüş alanındaki herkesin kıyafetlerini süzen bakışlarından olumlu bir not alamamıştı.Üstelik sevgilisiyle oldukça samimi bir havada yemek yiyen bir kadının ara ara attığı manasız küçümser bakışları vardı birde. O masanın hemen yanında da evli olduklarını düşündüğü orta yaşlarda da bir çift oturmaktaydı. Evli olduklarını düşünmesine sebep olan şey parmaklarındaki alyanslardan çok, birbirlerinden emin ama aynı zamanda bir o kadar uzak oluşlarıydı. Birbirlerini satın almış ve eskitmeye başlamışlardı. Her yeni gün dünyanın, zamanın değişimiyle birlikte kendilerinin d

Umutlarım,Yollarım,Bulutlarım

Bazen aslında gerçekte neye üzüldüğünü karıştırıyorsun ya, ne kötü. Kötü olan tek kaybedilenler de değil bazen, kazanılamayanlar, unutulanlar, korkulanlar var birde... Dönemem diye şartlandırdığımız o kadar köşesi var ki hayatımızın, yapabilirsin dediğinde biri onu yalancı çıkarıverme heveslisiyiz marifetmiş gibi. Ve korkularla yürünen yollarda en çok terkedilmeye alışmışken, bazen yine de biri kalsın isteriz nasıl olacaksa. Gitme diyemediğimizden kaçırırız da gözlerimizi kalma ihtimali hep ısıtır içimizi. Haklıdır gidenler biliriz oysa. Korkularını hiçe saydığımız ve gözlerini yadsıdığımız biri nasıl olur da tutunur karanlığımıza. Ama insan olmak hep bir umut, beceriksiz olsakta, kalpsiz sayılsakta... Birde sonrası hep yoldur umutların... Yolların üzeri ise hep bulut. Bulutlar aslında ne büyülü dünya! Bir tepeden içine atlasan sanki saklayacakmış gibi seni kollarında... Ama hayır hiç kimse o kadar masum, o kadar beyaz olmadı ki yer etsin bulutlarda... Aşkta böyle belki... Onda yer ede