Ana içeriğe atla

Bu konunun Mozart ile hiçbir alakası yok.

-Üşütüyor dimi ?
-Anlamadım ?
- Sessizlik, üşütür biliyorum.

Elini ayağını nereye koyacağını bilemezsin.
Çiçekleri sulamayı unutursun, anahtarını unutursun, çeşmeyi açık unutursun da,
keşke ocağı da açık unutsam da farkında olmadan bitse bu karmaşa artık demek isteyecek kadar bile
romantik olmadığını fark edip kitaplığına koşarsın.
Hangisine sığınsam, vardır muhakkak halden anlayan derken kafanın içinde bangır bangır
okunan kitapların sesinden uzaklaşırsın ordan da.
Sevdiğin bir müzik açarsın, bir sürü anı, bir sürü insan gelir aklına.
İstemezsin hiçbirini.
Kaçmak istersin hatta hepsinden o yüzden bilmediğin ilk kez duyduğun ama sanki yıllardır biliyormuşsun gibi hissettirecek bir şeyler ararsın.
Sonra bir bakmışsın cevap da orda.
Canın sıkılır.
Çünkü güzel şeyler birden olur, aniden.
Plansız.
Ve sen tam bir kontrol manyağısındır.
Komik olan ise hayatın boyunca planlayarak yaptığın hiçbir şeyde başarılı olamayıp, planlamadan dahil olduğun her şeyde günün yıldızı olmuşsundur.
Akışına bırakayım bari dersin.
Bu sefer de sanki dünyanın istediğini yapmıyormuşsun gibi en yanlış şeyler çıkar karşına.
Kafan karışır.
Yalan söylersin, zaten hep karışıktır...

Garip insanlar,
kötü demeyelim de dünyaya sıkışmış ruhlar,
çocukluk yaralarını saramayınca başkalarına saran zayıf kurtlar,
akvaryumun en parlak balığı olduğunu düşünüp seni beğenmezken, dişlerini temizlediğin köpek balıkları tarafından yutulan orkinoslar, filanlar, falanlar ...

ah o güzel kuşlar...
Kimse anlamaz sizi rüzgardan başka
Ne demiş Ali : Benim yalnız sana itimadım var. 

Neyse.

Çağımızın en büyük vebası; şaşırmamak.
Büyüyünce bunu alıyorlar elinden ilk önce.
Ama en garibi bunu bu kadar acımasız kılan, zoraki yapan iktidarlar, kurumlar, şirketler, piyasalar, borsalar da değil.
Bunu bu kadar acımasız kılan, sevdiğin insanlar.
Dünyanın en büyük mucizesini bataklığa çeviren küflenmiş ruhlar.
Aman canım!
bunlara üzülecek kadar bile heyecanım kalmamış, boşver.


Dünyada hiçbir şeye şaşırmamak hayatta kalmanın tek yolu. 
Dünyada hiçbir şeye şaşırmamak intiharın en acılı yolu. 


Yine de en sevdiklerin kendilerinde sana en derin acıları çektirme hakkı buluyorlar ya,
bilmeden de değil üstelik; bile bile, göre göre, canım yanıyor dediğinde dahi ne kabasın, ne sinirlisin, ne huysuzsun oluyorsun ya sanki tüm çocukluk acılarını biraz önce yüzüne tek tek vuran onlar değilmiş gibi, işte böyle öğretiyorlar şaşırmamayı ve çirkinleşmeyi.
Canım yanıyor yapma diyorsun.
Aldırmıyorlar.
Aldırmamayı öğreniyorsun.
Vermeden almaya alışanlar, seni şeytan belliyorlar.
Ama garip olan artık bunu bile önemsemiyorsun.
Her şeyin en iyisini siz bilin ama artık yerim kalmadı bencilliklerinize, düşüncesizliklerinize diyorsun. Vermen gerekenden fazlasını çoktan verdin biliyorsun.
Doğruya götüren yol her yanlışa boyun eğmekten geçmiyor çünkü. Doğruya götüren yol -ki ah ne uzun- yanlışa yanlış, bencile bencil, yalancıya yalancı, korkağa korkak dediğinizde başlıyor. Sırf sevilmek için sizi yanlışı doğru gibi kabul etmeye zorlayanların eteğinde uyumaktansa, doğruyu anlamaya çalışanların kaybolduğu kör kuyularda yıldızların hayalini kurmayı yeğlerim.

Ve en mis olanı, ne varsa güzele dair, hepsi onlarda, hepsi oralarda.
Sanat mesela.
Ama bu yüzyıllar boyunca onu üreteni de aşan sanat benim dediğim.
Sevilme korkusuyla yapılan değil.
Kendini sevme savaşında yapılan.

Aşağıdaki mısraları yıllar önce yazmış bırakmışım bir yere.
Şimdilerde sevilmeyi -aldım, verdim, ben seni yendim- oyununa çevirenlerden itinayla kaçtığım, kaçtıkça rahatladığım, dönüştüğüm, yalnızlaştığım, yalnızlaştıkça bir o kadar bana benzeyen hatta bana hiç benzemeyen ama herkesi olduğu gibi seven bir sürü yeni insanla kavuştuğum şu zamanlarda insan tanıma rehberi gibi geliyor.
Ah be! İnsanız, biliyoruz da anlamıyoruz işte.
Bilmek an, anlamak ömür. 
Ama alışıyorsun ya kanarken ölmemeye,
şaşırmıyorsun artık hiçbir şeye.
Kendine bile.

Burada dursun bu da işte:

Yıldızlardan bahsediyorsun ama onlara bakmayı bilmiyorsun. 
Deniz seviyorsun da deniz tuzu tadını bilmiyorsun. 
Çiçek bahçesinde yaşıyorsun ama koklamayı bilmiyorsun. 
Ormanın içinde geziniyorsun ama kuşların sesini duymuyorsun. 
Aşktan bahsediyorsun daha dokunmayı bilmiyorsun. 
Buna yaşamak diyorsun, hiç yaşamamışsın ki gelmiş gidiyorsun.























Yorumlar