Ağustos 2023 - Datça
İnsan farklılıklarını aynı yerden kırk soru gelince anlıyor. “Kendi kendine sıkılmıyor musun?” en çok duyduğum soru bir süredir. Ne zaman duysam öyle bir hakkım var mı diye düşünürüm. Çünkü çocukluktan beri hep göçebe gibi yaşadım. Önce anne baba arasında sonra meslek icabı neredeyse iş oradan oraya… Modern çingenelik benimkisi bi nevi. Çadırım hep sırtımda. Öyle alışmışım ki bir gün durursam ölüverecekmişim gibi gelir diye kendi kendimi savuruyorum oradan oraya. Ölmekten korktuğumdan değil yanlış anlaşılmasın kafamdaki sesler yalnızca deniz görünce sakinliyor. Şımarıklık tabi bu biraz ama yersiz yurtsuzluğa alışınca kafandaki seslerle anlaşmayı da öğrenmen gerekiyor.
O hesap söz dinleyip onlar ne derse ben de oraya. Çünkü insanlara çarpmaktan çok yoruldum. Kızamıyorum da kimseye artık ama olmuyorsa da napalım. Kafamdaki sesler de konuşmak istiyor. Biliyor dillenirse bir kez çözülür her acının gizi. Geçer mi geçmez mi bilinmez. Ama sakinleşir işte. Haliyle hem iyileşmek hem iyileştirmek istiyor birileri. Oysa bir kitapta okumuştum. İnsanların hepsi iyileşmek istemiyor. Tüm yaraları geçerse geriye ölümü bekleyen bir bilinmezlik kalmasın diye insanlar dertlerine sıkı sıkı diş geçiriyor. Derdine dokunana da bilendikçe bileniyor.
Dedim ya kızamıyorum da kimseye artık. Sadece ömrünün çoğunu hayatta kalma refleksiyle yaşamış modern bir çingeneysen insanların içini herkesten bi tık daha fazla görüveriyorsun. Empat diyorlar bunun şimdiki adına. Ben lanetim diyorum. Çünkü bazen sözlerden çok hisleri duymak delilik değil de ne. Üstelik duyduğun hislerden sahibinin bile haberi yokken çoğu zaman.
Neyse ne diyordum.
İnsan farklılıklarını aynı yerden kırk soru gelince anlıyor. “Kendi kendine sıkılmıyor musun?” diye soruyorlar. Kafamdaki sesler diyorum. Yalnızca deniz görünce sakinliyorlar…
Yorumlar
Yorum Gönder